Temel ve Dursun, kumsalda gezerlerken, bir de bakmışlar önlerinde Alaaddin"in Sihirli Lambası duruyor.
Almışlar ellerine lambayı; şöyle bir
dokunup okşamışlar. "Fııııııısssssssss..." Cin dışarıda...
Cin, bir Temel"e bakmış, bir Dursun"a... İki laz... Sonra dile gelmiş:
- Kusura bakmayın ben sizinle uğraşamam. Alın size üçer yumurta... Her kırdığınız yumurta için bir dilek tutun. İstekleriniz yerine gelsin.
Cin uçup gitmiş lambasına. Temel ile Dursun ellerinde yumurtalarla ayrılmışlar
kumsaldan.
Aradan yıllar geçmiş. Bu olaydan çok zaman sonra iki eski dost karşılaşmışlar birgün ve Temel Dursun"a sormuş:
- Ula Tursin, ne ettun yımırtaları?
"Valla" demiş Dursun, "İlkini kirdum; çok para istedum, hiç bitmeyen bir param var..
- Eeee!? İkincisu?..
- Onu da kirdum; çok cüzel bir hatun istedum. Şimdi dünyalar cüzeli bir karum var.
- Ya üçüncüsünü ne ettun?
- Onu da kirdum; sağluk istedum. Hiç hastalanmadan yaşayup cideyrum daaa... Peki sen ne ettun yımırtalari?
Temel hüzünle başını sallamış:
"Sorma sorma..." demiş, "Senden ayruldum, eve celdum; tam eşikten gireyiken ayağum takıldı, yımırtanın biri yere düşti kirulduuu. Ben de, "hassittir be!" dedum.. Demez olaydum; evin içi "çük" doldi..
"Eeee! Sonra?" demiş Dursun,
- "Bir ev dolusu çükle ne yapayum?" dedim; kirdum ikincuyu da; bütün çük"leri geri cötürmesini istedum.
- Yaaa! Peki sonunciyi ne ettun?!
- Ne edeceğum? Kirdum sonuncuyu da; "hacan benimkini geri getir!" dedum daaa...